© Gündemdeyiz

Meme kanserinde risk faktörleri

Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser tipi olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Cengiz, günümüzde her 8 kadından 1'inde yaşam boyu meme kanserinin...

Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser tipi olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Cengiz, günümüzde her 8 kadından 1'inde yaşam boyu meme kanserinin gelişebileceğinin düşünüldüğünü bildirdi.
Meme kanseri ve risk faktörleri hakkında bilgi veren Cengiz, "Meme kanseri, süt bezleri ve sütü meme başına taşıyan kanalları örten hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan bir durumdur. Hücrelerin çoğalması genlerin kontrolü altındadır. Değişik etkenlerde genlerde oluşan bozulmalar hücrelerde kontrolsüz çoğalmalara sonuçta da tümöral gelişmelere neden olmaktadır" dedi.
Kadın olmanın en önemli risk olduğunu belirten Koru Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Cengiz, hastalığın yüzde 1 oranda erkeklerde de görüldüğünü söyledi. Meme kanserinin yaş ile birlikte artış gösterdiğini, her 3 meme kanserinden ikisinin 55 yaş üzerinde görüldüğünü, 29 yaşından önce bin 950 kadından 1'inde, 49 yaşından önce 48 kadından 1'inde, yaşam boyu ise her 8 kadından 1'inde meme kanseri gelişeceğinin öngörüldüğünü dile getirdi.
Meme kanserinin beyaz ırkta siyah ve diğer ırklara göre daha sık görüldüğünü ancak siyah ırkta daha kötü seyrettiğini ifade eden Cengiz, erken adet görme (12 yaşından önce) ve geç menopoza girme (55 yaşı üzeri) de meme kanseri için artmış riskin göstergesi olduğunu bildirdi. Cengiz, 30 yaşından önce doğum yapmanın ve emzirmenin ise meme kanseri riskini azalttığını belirtti.

"Meme kanserlerinin yüzde 5-10'undan genetik bozukluklar sorumludur"
Ailede kanser varlığının riski artırdığını ifade eden Op. Dr. Ömer Cengiz, "Bir adet birinci derece akrabada meme kanseri varlığı riski yaklaşık iki kat, iki adet birinci derece akrabada olması ise bireyin meme kanserine yakalanma riskini yaklaşık 3-5 kat artırmaktadır. Hastalığa yakalanmış akraba 50 yaşın altında ise risk artışı daha belirgindir. Meme kanserlerinin yüzde 5-10'undan genetik bozukluklar sorumludur. Mutasyona uğramış genler içinde en bilinen ve önemlileri BRCA 1-2 dir. BRCA 1 geninde mutasyon varlığında meme kanserine yakalanma riski yüzde 60'larda, BRCA 2 varlığında ise yüzde 40-45'dir. Her iki gende mutasyon oluşmuşa (Anjelina Jolie) meme kanserine yakalanma riski yüzde 85'lere kadar çıkmaktadır. Bu genlerde oluşan mutasyonlar over (yumurtalık) kanseri riskini de artırır" diye konuştu.
Gelişmiş ülkelerde meme kanserinin az gelişmiş ülkelere göre daha sık rastlandığına işaret eden Op. Dr. Cengiz, "Sağlık Bakanlığı verilerine göre de ülkemizin batı bölgelerinde meme kanseri riski doğuya göre daha yüksektir. Hormon replasman tedavisinin (HRT) özellikle kombine hormon kullanımının riski artırdığı bugün için kabul edilmektedir. Oral kontraseptifler ile ilgili risk artırdığını gösteren kesin kanıtlar yoktur. Alkol alımı; her akşam iki duble şarap veya eşdeğeri içki alımının meme kanseri riskini artırdığı gösterilmiştir. Kadında daha önce meme kanseri olması, aynı memede ve karşı memede risk artışı ile birliktedir. Genç hastalarda (menopoz öncesi) bu risk artışı daha belirgindir. Göğüs duvarına 30 yaştan önce, özellikle çocukluk çağında radyoterapi uygulanması meme kanseri riskini artırmaktadır" ifadelerini kaydetti.

"Riski ortadan kaldırmak mümkün değildir"
Sebze meyveden yoksun, yüksek yağ içerikli diyetler, D vitamini düşüklüğü ve obezitenin meme kanseri riskini artırdığını anlatan Op. Dr. Ömer Cengiz, obezite de risk artışının postmenopozal kadınlarda daha belirgin olduğunu belirtti. Düzenli yapılan egzersizlerin özellikle pre-menopozal kadınlarda meme kanseri riskini azalttığını söyledi.
Riskin hesaplanabilir ve azaltılabilir olduğunu ifade eden Op. Dr. Ömer Cengiz, "Unutulmaması gereken kadın meme kanserlerinin yüzde 30-40'ında risk faktörlerinden biri sorumlu tutulabilirken yaklaşık yüzde 70'inde hiçbir neden bulunamamıştır. Riski azaltmak için yaşam tarzı değişiklileri bazı ilaçlar ve çok özel durumlarda cerrahi işlemler uygulanabilir. Risk azaltılabilir ancak riski ortadan kaldırmak mümkün değildir. Önemli olan erken teşhistir. Erken teşhis için her ay kendi kendinizi kontrol ediniz. Periyodik kontrollerinizi yaptırınız. 20-40 yaş arasında doktorunuzun önerdiği sıklıkta, 40 yaştan sonra doktorunuzun değişik bir önerisi yok ise yılda bir kez, yaşınıza uygun ya da doktorunuzun önerdiği görüntüleme (ultrason mamografi gibi) işlemlerini yaptırınız. Kendinizi en iyi siz tanırsınız. Memelerinize dokunmaktan ve muayene olmaktan çekinmeyiniz. Hastalıktan değil geç kalmaktan korkunuz" şeklinde konuştu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER