© Gündemdeyiz

Rektör Gür'den kırmızı çizgi değerlendirmesi

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, belli mihraklar tarafından uzun yıllar köklerinden koparılmış bir nesil ve millet inşa edilmeye çalışıldığını belirterek, "Son...

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, belli mihraklar tarafından uzun yıllar köklerinden koparılmış bir nesil ve millet inşa edilmeye çalışıldığını belirterek, "Son 15 yıldır, yeniden tarihimizle barıştık. Yeniden güçlü bir devlet olma algısıyla tanıştık. Tek kırmızı çizgimiz ise vatana ihanettir" dedi.
15 Temmuz Milli İrade ve Demokrasi Derneği Gaziantep İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Milli İrade Ruhu konulu konferansına, Anadolu'nun tarihin her döneminde önemli bir coğrafi bölge olduğunu belirten ve örneklerle açıklayan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, "Önemli olan bu coğrafyada adaletli yaşama meselesidir" dedi. Türkiye'de milli birlik ve beraberlik duygularının giderek güçlendiği bir dönemde Amerika başta olmak üzere Batı güçlerinin çatırdamaya başladığı ve ayrışmanın devam ettiğini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, "aslına bakarsanız şu anda ABD ve Avrupa kurumları darmadağın durumda ve her kafadan bir ses çıkıyor. Osmanlı 200 yolda yıkıldı. Amerika'da köklü bir devlet geleneği olmadığı için bu yıkılış çok daha kısa sürede olacaktır. Belki 20-25 yıl" dedi.
Türkiye'de bazı güçlerin köklerinden koparılmış bir millet, nesil inşa etmeye çalışmasının kendisini çok üzdüğünü belirten Rektör Gür, "Bizi öyle bir hale getirdiler ki sanki tarihte yokmuşuz, öyle bir millet yaşamamış, tarihinden nefret eden bir nesil oluşturdular. Böyle bir şey olabilir mi? Kökü olmayan, kuvveti, gücü, geleneği, medeniyet algısı olmayan bir nesil olabilir mi?" Asla. Biz köklü bir devlet ve medeniyet geleneğinden geliyoruz " şeklinde konuştu.
"Yeniden tarihimizle barıştık"
Türkiye'nin özellikle son 15 yıllık mücadelesiyle üzerine atılan bu yaftadan yeni yeni kurtulduğunu belirten Gür, "Her esen yele boyun eğen bir millet olmamız empoze edildi bize. Cumhuriyet kurulduktan sonra önce biraz kendimize gelmeye çalıştık. Daha doğrusu savunma mekanizmasıyla, yurdumuzun küçük parçasını elimizde tutalım, yurtsuz kalmayalım diye çaba gösterdik. 'Size bahşettik, bu bahşettiğimizle yetineceksiniz. Geçmişinizi hiç düşünmeyin, sizin geçmişiniz hep ihanetle, hainlikle dolu' diye beynimize işlediler. Her milletin tarihinde dönem dönem yanlışlıklar olmuştur. Ama, hatasıyla, sevabıyla bu millet bizim milletimiz, bu imparatorluk bizim imparatorluğumuzdur. Bize cesaretimizi kaybettirdiler. Dolayısıyla, umut olmayınca, çaba da olmuyor. Yeni yeni tekrar palazlanmaya başladık. Son zamanlarda, özellikle son 15-20 yıl içerisinde yeniden millet olma algısı, tarihiyle barışması ve yeniden güçlü bir devlet algısıyla, kurumsallığıyla sadece kendi insanımıza değil diğer mazlum ve mağdur insanlara da kucak açtık" ifadelerine yer verdi.
"Maşalarla değil, gerçek düşmanlarla savaşıyoruz"
Son dönemde sıkça dillendirilen, "Biz eskiden ne güzeldik, sınırlarımız güven içindeydi., huzur ve barış içinde yaşıyordu nereden çıktı bu savaşlar" iddialarına değerlendirmelerde bulunurken, "Öyle mi? Hayır. Daha önceleri de sürekli sınırlarımızda mücadele halindeydik. Ancak küçük maşalarla uğraşıyorduk. Artık kimlerin maşa, kimlerin tutan el olduğu ortaya çıktı. Muhatabımız artık Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya. Bunlar sahneye çıktılar. Önce bizi küçük bir suda boğmaya çalışıyorlardı. Şimdi, masada oturmamıza kızıyorlar. Çünkü, temel bir mesele vardır. Ya masada oturursunuz, ya da masada ordövr olursunuz. Türkiye, masada ordövr olmayı kabul etmiyor. Peki şunu sorayım. Eğer biz Suriye'ye girmemiş olsaydık Soçi'de yerimiz varmıydı? Cenevre'de masaya kim oturturdu bizi? Astana görüşmelerinde belirleyici rol üstlenebilir miydik? 10 bin kilometre öteden gelip burada savaşanlar, 950 kilometrelik sınırımızda bize saldıran alçak PKK/PYD/YPG/DAEŞ teröristlerine karşı sessiz kalmamızı bekleyemezler. Mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Zeytin Dalı Harekatı'nda zafere adım adım yaklaşırken, ABD başta olmak üzere Batı devletlerinin adeta çıldırdığına işaret eden Rektör Prof. Dr. Ali Gür, terörle mücadelenin güvenlik güçlerimize şehir savaşında da deneyim kazanmasını sağladığını belirterek, "Biz, şu anda cesaretle Suriye içlerine giriyorsak, bu yazılımlarımızın ve silahlarımızın büyük çoğunluğunun yerli ve milli olmasındandır. Bir şer ile karşı karşıyayız. Ama, her şerde bir hayır vardır. Bu şerden çıkardığımız hayır da şudur; Türkiye genellikle terörle savaşırken gerilla savaşı veriyordu dağlarda. Şu anda biz şehir terörüyle de savaşmayı öğrendik. Amerika silahlarını Hollywood filmleriyle reklam ediyor biz ise kendi ürettiğimiz silahlarımızı bizzat sahada aktif uygulayıp deniyoruz. Ve bunların başarısı da dünya tarafından görülüyor. Bu, bir taraftan dünya coğrafyasında Türkiye'ye karşı ciddi bir güven sempati oluştururken diğer taraftan gücümüzü test etmek isteyenleri de korkutuyor. Bu silahlar ve yazılımlar Türkiye'nin kendi üretimi olmasaydı, tüm emperyal güçler haklı müdafaamıza engel olurlardı. Eğer şuanda güçlü bir şekilde hedefimize gidiyorsak, bu silahlanmamızın ve yazılımlarımızın kendi üretimimiz olmasındandır. Ama, en önemlisi silahlanma değil, insan kaynağımızdır, gençlerimizdir, sizleriz, bizleriz" şeklinde konuştu.
"Kırmızı çizgimiz vatana ihanet"
Konuşmasının son bölümünde Türk Milleti'nin yapısında gerekli olduğu zaman kenetlenmenin olduğu vurgusunu yapan Rektör Gür, "Çok farklı düşünebiliriz. Sosyal demokrat olabiliriz, milliyetçi olabiliriz, dindar olabiliriz. Hiç farketmez. Çünkü, hepimiz bu ülkenin yaşayan değerleriyiz. Tek istisna var. Kim olursa olsun, dili, dini, rengi ne olursa olsun, düşüncesi ne olursa olsun bu vatana ihanet etmemek kaydıyla bu ülkede milli birlik beraberlik ilkesiyle yaşarız ve o zaman çok güçlü oluruz" dedi. Türkiye'nin sıkça iç ve dış mihrakların hain saldırılarına hedef olduğunu da ifade eden Gür, konuşmasını şöyle tamamladı: "Bu ülkede hain biter mi? Bitmez. İçeride ve dışarıda bu kadar ihanet şebekesi var. Ama, bu millet Anadolu irfanıyla, birlikte yaşam kültürüyle, toleransıyla ve vatan mevzubahis olunca da kanını akıtmaktan, canını vermekten korkmayan o sevdasıyla her zaman başarıyı elde eder. Milli birlik ve beraberlik ruhumuzu nasıl ki Çanakkale'de yansıttık, nasıl ki 15 Temmuz gecesi başta FETÖ olmak üzere alçak ve hain işgal girişimcilerine gerekli dersi verip ihanet şebekelerini darmadağın ettiysek o gece meydanlarda olanların dili, dini, ırkı hiç fark etmeksizin birlikte mücadele verdiysek bundan sonra da mücadele vereceğiz. Biz düşmana kilitlendiğimiz zaman, ideallerimiz birleştiği zaman, Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Türkü, Arabı ile top yekün mücadele veririz. Biz, konuşmaktan, tartışmaktan korkmayalım, suskunluktan korkalım. Asıl meselemiz bu. İhanet olmadığı müddetçe farklılıklarımız zenginliğimizdir" diye konuştu.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi'nde düzenlenen konferansın sonunda Milli İrade ve Demokrasi Derneği Gaziantep İl Başkanı Mustafa Karacan, Rektör Prof. Dr. Ali Gür'e, 15 Temmuz Darbe Gecesi'ni anlatan bir tablo hediye etti.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER