Türkiye kalp naklinde çok geride
Ankara Üniversitesi Organ ve Doku Nakli Merkezi Mesul Müdürü Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, "Organ bağışı işini çözmemiz gerekiyor. Karaciğer ve böbrek naklinde çok ilerideyiz ama...
Ankara Üniversitesi Organ ve Doku Nakli Merkezi Mesul Müdürü Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, "Organ bağışı işini çözmemiz gerekiyor. Karaciğer ve böbrek naklinde çok ilerideyiz ama kalp naklinde çok gerideyiz. Türkiye'ye yakışmayan bir durum" dedi.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla, organ bağışında farkındalık oluşturmak üzere Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, Tıp Fakültesi Dekanlığı, Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimliği/Başhemşireliği ve Organ Nakli Merkezi işbirliği ile bir sempozyum gerçekleştirildi. "Boşluğu Sen Doldur, Organ Bağışla Hayat Ver" sempozyumunda açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı ve Organ ve Doku Nakli Merkezi Mesul Müdürü Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, Türkiye'nin karaciğer ve böbrek naklinde çok ileride olduğunu ancak kalp naklinde çok geride olduklarını söyledi.
"Yılda yalnızca 80 kalp nakli yapılıyor"
Organ bağışı konusunda halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, "Kendi öz kaynaklarımızla organ bağışı işini çözmemiz gerekiyor. Karaciğer ve böbrek naklinde çok ilerideyiz ama kalp naklinde çok gerideyiz. Türkiye'ye yakışmayan bir durum aslında. Kalp nakilleri yalnızca beyin veya dolaşım ölümü gerçekleşmiş kadavradan yapılabildiği için ülkemizde milyon nüfus başına 1 kalp nakli gerçekleştirilebiliyor. Ülkemizde 1968 yılından bu yana, yaklaşık 50 yılda toplam bin 14 kalp nakli gerçekleştirilmiştir. Diğer bir deyişle Türkiye de halen yaklaşık 150'si acil olmak üzere 918 hasta kalp beklerken yılda yalnızca yaklaşık 80 kalp nakli yapılabilmektedir" diye konuştu.
"Her gün 22 hasta donör bulunamaması nedeniyle bekleme listelerinde hayatlarını kaybediyor"
Her gün dünyada 18 kişi organ yetersizliği nedeniyle organ nakli bekleme listelerine alınırken, her gün 22 hastanın donör bulunamaması nedeniyle bekleme listelerinde hayatını kaybettiğini vurgulayan Akar, "Dünya genelinde özellikle kadaverik yani beyin veya dolaşım ölümü gerçekleşmiş hastalardan yapılan organ bağışı sayılarında istenen düzeye hiçbir zaman çıkılamamıştır. Beyin ölümü gerçekleşen bir hastada organ bağışı yapılmadığında ise tüm organlar ne yazık ki toprağa gitmektedir, nakil bekleyen hastaların umutlarıyla beraber. Halbuki bir organ donörü 8 hastayı yaşama tutundurabilmekte ve en az 50 aile bireyinin yaşamını ciddi olarak etkileyebilmektedir. Ülkemiz canlı vericili organ nakillerinde ülkeler bazında karşılaştırıldığında ilk sırada iken kadaverik organ bağışında maalesef batı toplumlarının çok gerisinde yer almaktadır. Bu sorun başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere üniversiteler, Sağlık Bakanlığı hastaneleri ve özel hastanelerin tüm çabalarına rağmen aşılamadı. Pek çok ulusal veya uluslararası proje ile kamuoyu bilgilendirilmeye çalışıldı ancak kadaverik organ bağışında hala çok gerilerdeyiz. Batı toplumlarında kadaverik organ bağışı milyon nüfus başına 20-35 düzeylerinde iken ülkemizde milyon nüfusa yalnızca 5-7 kadaverik organ bağışı düşmektedir" dedi.
"Türkiye'de beyin ölümü sonrası organ bağışı yetersiz"
80 milyonluk Türkiye'de beyin ölümü sonrası organ bağışının son derece yetersiz olduğunu dile getiren Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemiz kaynakları değerlendirildiğinde, güçlü sağlık altyapısı, bilimsel insan gücü ve yeterli donanım bulunmasına rağmen bu konuda bir ilerleme sağlanamaması son derece üzücüdür. Ülkemizde gerçekleştirilen böbrek nakillerinin yüzde 80'i canlı vericilerden sağlanmaktadır. Diğer bir deyişle, ülkemizde gerçekleştirilen böbrek nakillerinin ancak yüzde 20'si kadavradan sağlanırken, kadaverik böbrek nakil oranları ABD'de yüzde 68, Avrupa'da ise yüzde 70'dir. Yine ülkemizde gerçekleştirilen karaciğer nakillerinin yüzde 73'ü canlı vericilerden sağlanmaktadır. Diğer bir deyişle, ülkemizde gerçekleştirilen karaciğer nakillerinin ancak yüzde 27'si kadavradan sağlanırken, kadaverik karaciğer nakil oranları ABD'de yüzde 94, Avrupa'da ise yüzde 86'dır."
Yeğeni dayısına karaciğerini verdi
Sempozyuma, Ankara Üniversitesinde nakil olan bazı hastalar ve vericileri de izleyici olarak da katıldı. Karaciğer nakli olan 51 yaşındaki Kadir Dursun, hastalığının ardından uzun süre tedavi olduğunu ancak nakle ihtiyaç duyulmasının ardından uygun kadavra bulamadıkları için yeğeninin verici olduğunu anlattı. Yaklaşık 10 ay önce nakil yapıldığını ve sağlığına kavuştuğunu dile getiren Dursun, ailece organ bağışçısı olduklarını söyledi.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla, organ bağışında farkındalık oluşturmak üzere Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, Tıp Fakültesi Dekanlığı, Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimliği/Başhemşireliği ve Organ Nakli Merkezi işbirliği ile bir sempozyum gerçekleştirildi. "Boşluğu Sen Doldur, Organ Bağışla Hayat Ver" sempozyumunda açıklamalarda bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı ve Organ ve Doku Nakli Merkezi Mesul Müdürü Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, Türkiye'nin karaciğer ve böbrek naklinde çok ileride olduğunu ancak kalp naklinde çok geride olduklarını söyledi.
"Yılda yalnızca 80 kalp nakli yapılıyor"
Organ bağışı konusunda halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Rüçhan Akar, "Kendi öz kaynaklarımızla organ bağışı işini çözmemiz gerekiyor. Karaciğer ve böbrek naklinde çok ilerideyiz ama kalp naklinde çok gerideyiz. Türkiye'ye yakışmayan bir durum aslında. Kalp nakilleri yalnızca beyin veya dolaşım ölümü gerçekleşmiş kadavradan yapılabildiği için ülkemizde milyon nüfus başına 1 kalp nakli gerçekleştirilebiliyor. Ülkemizde 1968 yılından bu yana, yaklaşık 50 yılda toplam bin 14 kalp nakli gerçekleştirilmiştir. Diğer bir deyişle Türkiye de halen yaklaşık 150'si acil olmak üzere 918 hasta kalp beklerken yılda yalnızca yaklaşık 80 kalp nakli yapılabilmektedir" diye konuştu.
"Her gün 22 hasta donör bulunamaması nedeniyle bekleme listelerinde hayatlarını kaybediyor"
Her gün dünyada 18 kişi organ yetersizliği nedeniyle organ nakli bekleme listelerine alınırken, her gün 22 hastanın donör bulunamaması nedeniyle bekleme listelerinde hayatını kaybettiğini vurgulayan Akar, "Dünya genelinde özellikle kadaverik yani beyin veya dolaşım ölümü gerçekleşmiş hastalardan yapılan organ bağışı sayılarında istenen düzeye hiçbir zaman çıkılamamıştır. Beyin ölümü gerçekleşen bir hastada organ bağışı yapılmadığında ise tüm organlar ne yazık ki toprağa gitmektedir, nakil bekleyen hastaların umutlarıyla beraber. Halbuki bir organ donörü 8 hastayı yaşama tutundurabilmekte ve en az 50 aile bireyinin yaşamını ciddi olarak etkileyebilmektedir. Ülkemiz canlı vericili organ nakillerinde ülkeler bazında karşılaştırıldığında ilk sırada iken kadaverik organ bağışında maalesef batı toplumlarının çok gerisinde yer almaktadır. Bu sorun başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere üniversiteler, Sağlık Bakanlığı hastaneleri ve özel hastanelerin tüm çabalarına rağmen aşılamadı. Pek çok ulusal veya uluslararası proje ile kamuoyu bilgilendirilmeye çalışıldı ancak kadaverik organ bağışında hala çok gerilerdeyiz. Batı toplumlarında kadaverik organ bağışı milyon nüfus başına 20-35 düzeylerinde iken ülkemizde milyon nüfusa yalnızca 5-7 kadaverik organ bağışı düşmektedir" dedi.
"Türkiye'de beyin ölümü sonrası organ bağışı yetersiz"
80 milyonluk Türkiye'de beyin ölümü sonrası organ bağışının son derece yetersiz olduğunu dile getiren Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemiz kaynakları değerlendirildiğinde, güçlü sağlık altyapısı, bilimsel insan gücü ve yeterli donanım bulunmasına rağmen bu konuda bir ilerleme sağlanamaması son derece üzücüdür. Ülkemizde gerçekleştirilen böbrek nakillerinin yüzde 80'i canlı vericilerden sağlanmaktadır. Diğer bir deyişle, ülkemizde gerçekleştirilen böbrek nakillerinin ancak yüzde 20'si kadavradan sağlanırken, kadaverik böbrek nakil oranları ABD'de yüzde 68, Avrupa'da ise yüzde 70'dir. Yine ülkemizde gerçekleştirilen karaciğer nakillerinin yüzde 73'ü canlı vericilerden sağlanmaktadır. Diğer bir deyişle, ülkemizde gerçekleştirilen karaciğer nakillerinin ancak yüzde 27'si kadavradan sağlanırken, kadaverik karaciğer nakil oranları ABD'de yüzde 94, Avrupa'da ise yüzde 86'dır."
Yeğeni dayısına karaciğerini verdi
Sempozyuma, Ankara Üniversitesinde nakil olan bazı hastalar ve vericileri de izleyici olarak da katıldı. Karaciğer nakli olan 51 yaşındaki Kadir Dursun, hastalığının ardından uzun süre tedavi olduğunu ancak nakle ihtiyaç duyulmasının ardından uygun kadavra bulamadıkları için yeğeninin verici olduğunu anlattı. Yaklaşık 10 ay önce nakil yapıldığını ve sağlığına kavuştuğunu dile getiren Dursun, ailece organ bağışçısı olduklarını söyledi.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.